Anadolu, yüzyıllar boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yaptı. Gerek coğrafi konumu gerekse verimli topraklarıyla her daim önemini korudu. Türklerin bu bereketli topraklara yerleşme çabaları 11. yüzyılda yoğunluk kazandı. Selçuklu Sultanı Alparslan 1063’te tahta çıktı ve hemen ardından fetih çalışmalarına girişti.
Bizans’ta karmaşa günleri
O yıllarda Anadolu’da Doğu Roma ya da diğer adıyla Bizans İmparatorluğu hüküm sürüyordu. Bizanslıların bünyesinde Ermeniler, Kürtler, Gürcüler, Abazalar, Slavlar, Peçenekler ve Uz Türkleri de vardı. Bu topluluklar, Bizans İmparatorluğu’nda azınlık olarak yaşıyor, orduda paralı asker olarak görev alıyordu. Ancak Roma kökenli olmayan tüm bu topluluklara siyasi ve askeri anlamda baskılar söz konusuydu.
Alparslan’ın fetih planları yaptığı günler, aynı zamanda Bizans İmparatorluğu’nun politik karmaşalarla boğuştuğu bir döneme denk geliyordu. Bizans’ı, eşini bir süre önce kaybeden İmparatoriçe Eudoxie yönetiyordu. Ne var ki İmparatoriçe, devlet yönetiminde pek başarılı sayılmazdı. Ortaya çıkan otorite boşluğu imparatorluğu tehlikeye sokuyordu. Bunun üzerine İmparatoriçe Eudoxie’nin evlenmesine karar verildi. Eudoxie, kendisine önerilen adayların aksine o sıralarda zindanda tutulan Romen Diyojen’i tercih etti. Diyojen, Bizans ordusunda büyük başarılar elde etmiş bir komutandı.
Anadolu kapısı aralanıyor
Karşı cephedeki Selçuklular ise henüz yeni kurulmuş bir devletti. Dandanakan Savaşı’ndan sonra Horasan ve İran’a hakim olan Selçuklu Devleti, fetih politikasını batıya ilerleme üzerine kurdu. Bunun için Selçuklular, batıdaki komşuları Bizans İmparatorluğu’na sık sık sefer düzenliyordu. Çünkü Anadolu toprakları Selçuklular için hem yurt edinmek hem de İslam dinini yaymak için ideal bir coğrafyaydı.
Selçuklular fetih çalışmalarında istila politikası yürütmeden ve halka zulüm etmeden ilerliyorlardı. Sadece Bizans askerlerini hedef alarak hareket ediyorlardı. Bu durum Selçuklular adına olumlu bir izlenim bırakıyordu. Halkın olası bir durumda Selçuklu idaresini tercih etmesi hiç de şaşırtıcı olmayacaktı. Tüm bu gelişmelerin ardından Bizans İmparatorluğu’nun telaşa kapılması kaçınılmazdı. Türkler, adım adım Anadolu’ya ilerliyordu.
“HİLAL” TAKTİĞİ İLE GELEN ZAFER
Malazgirt Meydan Muharebesi, Sultan Alparslan’ın uyguladığı hilal taktiği sayesinde kazanıldı.
Ünlü komutan Romen Diyojen, Bizans İmparatorluğu tahtına çıktıktan sonra ilk iş olarak büyük bir ordu kurdu. Yaklaşık 200 bin kişilik ordunun asli unsuru Rum ve Ermeni askerlerdi. Bu birliklerin yanı sıra Slav, Got, Alman, Frenk, Gürcü, Uz, Peçenek ve Kıpçaklardan oluşan paralı güçler de vardı. Ancak çok kimlikli ordunun tek elden yönetilmesi zordu. İmparator Diyojen’in ünlü bir hanedana mensup olmaması da otorite sağlaması açısından sorun yaratıyordu.
İki ordu karşı karşıya geliyor
Malazgirt’teki Bizans ordusunun sol kanadında Rumeli kuvvetleri, sağ kanadında Uz askerleri yer alıyordu. Merkez hattın başında bizzat Romen Diyojen bulunuyordu. Gerideki kuvvetlere ise Diyojen’in üvey oğlu Andronikos komuta ediyordu.
Buna karşılık Selçuklu Sultanı Alparslan’ın, yalnızca Müslüman Oğuz Türkleri’nden oluşan 50 bin kişilik ordusu vardı. Alparslan’ın ordusunda iyi silahlanmış 4 bin hassa askeri, 40 bin atlı ve bin kadar da gönüllü asker bulunuyordu. Sayıca küçük olan ordunun en büyük avantajlarından biri, yönetim kadrosundaki tecrübeli komutanlardı. Savatekin, Sanduk, Afşin, Süleyman Şah, Altuntaş, Atsız, Aksungur, Danişmend, Artuk, Saltuk, Çavlı, Çavuldur, Mengücek, Gevherayin, Porsuk, Bozan gibi zamanın büyük kumandanları Alparslan’ın ordusunda yer alıyordu.
İstanbul’dan gelen Bizans ordusu ve Halep’ten ilerleyen Türk ordusu, 26 Ağustos Cuma günü karşı karşıya geldi. Malazgirt Kalesi yakınlarında, Van Gölü’nün 45 kilometre kuzeyinde tarihin akışını değiştiren muharebelerden biri böylece başlıyordu.
Savaştan önce barış teklifi
Sultan Alparslan, Bizans ordusu ile çarpışmaya başlamadan önce Romen Diyojen’e elçi gönderdi ve barış teklifinde bulundu. Ancak İmparator Diyojen, öne sürülen barış şartlarını kabul etmedi. Üstelik gelen elçiye kibirle şu soruyu sordu: “Benim ve atlarım için İsfahan şehri mi, yoksa Hemedan mı daha iyi olur?” Alparslan’ın hazır cevap elçisi bu soruya, “Atlarınız için Hemedan iyidir, size gelince; onu bilmiyorum” yanıtını verdi. Bu cevap, Romen Diyojen’in hoşuna gitmedi.
Derken öğleden sonra saat 14:00 civarı çarpışma başladı… Bizans ordusu, Ahlat’tan 12 kilometre uzaklıktaki Rahva Ovası’na geldiğinde bütün tepeler çoktan Selçuklular tarafından tutulmuştu. Türk okçuları, Bizans ordusunu ok yağmuruna tuttu.
Bizans ordusunda paralı asker olarak yer alan Müslüman olmamış Türklerden Peçenekler ve Uzlar, daha savaş başlar başlamaz taraf değiştirerek Alparslan’ın güçlerine katıldı.
Bizans ordusu çember içine alındı
Alparslan bu savaşta askeri dehasını kullandı. Hilal taktiği için ordusunun bir kısmını pusulara yerleştirdi. Kendisi ise merkezde yer aldı. Saldırıya önce Selçuklular geçti. Bizanslılar da hemen karşılık verdi.
Türkler, Sultan Alparslan’ın yaptığı savaş planı doğrultusunda hilal taktiğini uygulamaya koydu. Merkez hattaki kuvvetler yavaş yavaş geri çekilmeye başladı. Diyojen, bu tuzağa çabuk düştü. Türklerin yenilgiyi kabul ederek geri çekildiğini düşündü ve ordusunu ileri sürdü. Tam o sırada, pusuda bekleyen Türk kuvvetleri harekete geçti. Bizans ordusu böylece bir çember içine alındı. Gerideki destek birliklerinin başında bulunan Andronikos, yardım etmek yerine kaçmayı tercih etti. Ermenilerin de Bizans saflarını terk etmesi ile ordu tamamen dağıldı.
Savaş, karanlık çökene kadar hız kesmeden devam etti. Bizans ordusunun önemli kısmı kılıçtan geçirildi, generallerin çoğu esir alındı. Esir alınanlar arasında İmparator Romen Diyojen de vardı.
Esir düşen İmparator, kötü muamele görmedi. Alparslan ve Diyojen arasında bir barış anlaşması yapıldı. Bu anlaşmaya göre İmparator, kurtuluş akçesi olarak 1,5 milyon altın verecekti. Bizans Devleti de her yıl Selçuklulara 360 bin altın ödeyecekti. Bizanslıların elindeki Müslüman esirlerin serbest bırakılması, anlaşmanın bir diğer önemli şartıydı.
TÜRKLERE ANADOLU’NUN KAPISI AÇILDI
Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’ya Türk göçleri başladı. Böylece Türkler, yeni yurtlarına kavuşmuş oldu.
Malazgirt, Türk tarihinin dönüm noktalarından biri oldu. Zaferin ardından Bizans güç kaybetti ve Türk beyleri Anadolu’nun batı kıyılarına kadar ulaşarak yerleşmeyi başardı. Zamanla beylikler güçlendi. Öyle ki onlardan biri olan Osmanlı Beyliği, üç kıtaya yayılan bir imparatorluğa dönüştü.
Romen Diyojen’in trajik sonu
Bizans İmparatorluğu’nda, yenilginin ardından, zaten çok da tasvip edilmeyen Romen Diyojen tahttan indirildi. Yerine, VII. Mikhail imparator yapıldı. Bunu öğrenen Diyojen, ordusundan geride kalanlarla harekete geçti. Kendisini tahttan indirenlerle çatışmaya girdi ama sonuç hezimetti.
Bu ikinci yenilgi üzerine Romen Diyojen, Kilikya’da küçük bir kaleye çekildi. Orada teslim olan Diyojen’in gözlerine mil çekildi. Ardından Kınalıada’daki bir manastıra kapatıldı. Yaraları yüzünden enfeksiyon kapan Romen Diyojen birkaç gün içinde öldü.
Anadolu’da beylikler kuruldu
İmparator VII. Mikhail tahta çıktıktan sonra Alparslan ve Romen Diyojen’in yaptığı anlaşmayı tanımadığını ilan etti. Bu haber Alparslan’ı harekete geçirdi. Türk beylerine, Anadolu’yu fethetmeleri için emir verdi.
Malazgirt Meydan Muharebesi sonunda Bizans ordusunun dağılması bu fetihleri daha da kolay hale getirdi. Türkler, önemli bir direnişle karşılaşmadan kolayca Ege ve Marmara kıyılarına dek ilerledi. Bu toprakları yurt edinmek amacıyla fetheden Türkler, Anadolu’da birçok beylik kurdu. Zaman içinde Anadolu göçlerle beslendi ve tam bir Türk yurdu haline geldi. Böylece üç kıtada hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu’na dek uzanan tarihi süreç başlamış oldu.
ANADOLU’YU YURT YAPAN HÜKÜMDAR: ALPARSLAN
Selçuklu Sultanı Alparslan, tahtta yalnızca 9 yıl kaldı. İktidarının ilk gününden itibaren at sırtından inmedi. Hayata veda ettiğinde, yine seferdeydi.
Türk tarihinin kudretli hükümdarlardan Alparslan, 20 Ocak 1029’da dünyaya geldi. Büyük Selçuklu Devleti’nin kurucularından Horasan Meliki Çağrı Bey’in oğluydu. Küçük yaşlarda at binip, ok atmayı öğrendi. Gençlik yıllarından itibaren cesur kişiliği ile dikkatleri üzerine çekti. Babası Çağrı Bey’in ölümünden sonra Horasan valiliğini üstlendi.
Taht mücadelesi ile gelen iktidar
Alparslan’ın kaderi amcası olan Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in ölümüyle değişti. Tuğrul Bey, vasiyetinde kendisi yerine tahta Çağrı Bey’in oğullarından Süleyman’ın geçmesini istedi. Selçuklu veziri Amid ül-Mülk bu vasiyeti yerine getirdi. Süleyman’ı Rey kentinde tahta çıkardı. Ancak bu durum, Selçuklu Devleti’nde Alparslan’ın zaferiyle sonuçlanacak taht mücadelelerine sebep oldu. Sonunda Alparslan galip geldi. Rey şehrinde 1063’de Selçuklu tahtına çıktı. İlk iş olarak Amid ül-Mülk’ü azletti. Yerine hükümdarlığı boyunca beraber çalışacağı Nizamülmülk’ü getirdi.
Genç hükümdar, tahta çıktıktan sora ilk seferini Gürcistan ve Doğu Anadolu’ya yaptı. Bizans hakimiyetindeki Kars ve Ani bölgelerini ele geçirdi. Bu fetih sonrası kendisine Abbasi halifesi Kaim bi-Emrillah tarafından “Eb-u Feth” (Fetihlerin Babası) lakabı verildi.
Alparslan 1065 yılında bu kez Üstyurt ve Mangışlak tarafına yürüdü. Kıpçaklar ve Türkmenleri idaresine aldı. 1067’de Gürcistan üzerine ikinci seferini düzenleyerek Şekki bölgesini ele geçirdi. Peşinden Gürcistan’ın her tarafına akıncılar gönderdi ve Tiflis’e girdi.
Hançerle gelen ölüm
Alparslan, daha sonra yönünü batıya çevirdi, önce Malazgirt’i ardından Erciş’i topraklarına kattı. Diyarbakır’daki Siverek ve Tulhum başta olmak üzere pek çok kale yine bu dönemde ele geçirdi. Sonraki hedef ise Halep oldu.
Alparslan, Halep’i aldıktan sonra Şam’a yöneldiyse de Romen Diyojen’in ordusuyla Müslümanların üzerine sefere çıktığını öğrendi ve geri döndü. 1071 yılının 26 Ağustos günü Sultan Alparslan, adını tarihe altın harflerle yazdıracak Malazgirt Savaşı’nı kazandı. Askeri dehası sayesinde ordusundan dört kat büyük Bizans ordusunu tarumar etti. Sonuçları Türkler için büyük önem taşıyan bu savaşta Romen Diyojen’i esir aldı.
Sultan Alparslan son seferini ise Karahanlılar üzerine gerçekleştirdi. Eylül 1072’de yola çıkan 200 bin kişilik devasa ordunun yine en önündeydi. Barzam Kalesi’ni aldıktan sonra kale kumandanı Yusuf Harizmi’yi huzuruna çağırdı. Yusuf Harizmi, sakladığı hançerle Sultan Alparslan’ı ağır şekilde yaraladı. Alparslan, dört gün boyunca yarası ile mücadele etti. Hayatını kaybettiği gün takvimler 24 Kasım 1072’yi gösteriyordu. Büyük sultanın cenazesi, Türkmenistan’daki Merv şehrine defnedildi.
BİZANS’IN TALİHSİZ İMPARATORU: ROMEN DİYOJEN
Romen Diyojen, hapiste idam cezasının infazını beklediği sırada Bizans tahtına oturtuldu. Ama Malazgirt’te aldığı yenilgi her şeyi alt üst etti.
Romen Diyojen (IV. Romanos), Bizans devleti içinde önemli bir siyasi güce sahip Kapadokyalı Diogenii ailesinin üyesiydi. Başarılı bir askerdi, bu sayede Bizans ordusunda yüksek rütbelere kadar çıkmayı başardı. Ancak 1067’de Bizans İmparatoru X. Konstantinos Dukas’ın oğullarını imparatorluk tahtından uzaklaştırmak için hazırladığı komplo nedeniyle idama mahkum edildi.
Hapisten çıkan Bizans imparatoru
Romen Diyojen hapiste idam cezasının infaz edileceği günü beklerken dul İmparatoriçe Eudoxie tarafından affedildi. 1 Ocak 1068’de Eudoxie ile evlendi ve imparatorluk tahtına oturdu.
İmparator Diyojen tahta çıktıktan sonra Doğu Anadolu’ya, Selçuklulara seferler düzenledi. Bu seferlerde başlangıçta başarı gösterdi. Öyle ki Selçuklu ordularının Fırat Nehri’nin doğusuna kadar çekilmelerini sağladı. Derken, 26 Ağustos 1071’de Selçuklu ordusu ile Malazgirt’te karşı karşıya geldi. Romen Diyojen savaşı kaybetmekle kalmayıp bir de esir düştü. Selçuklu Sultanı Alparslan’la yaptığı anlaşma sonucunda serbest bırakıldı.
Malazgirt yenilgisi sonu oldu
Romen Diyojen, Malazgirt Savaşı’nda esir düştükten sonra bir darbe daha yedi. En baştan beri kendisinin imparatorluğunu istemeyen bir grup hanedan mensubu tarafından tahttan indirildi. Yerine VII. Mikhail’in imparatorluğu ilan edildi. Devrik imparator, Alparslan tarafından serbest bırakıldıktan sonra İstanbul’a doğru yola çıktı. Malazgirt’in ardından Anadolu’da dağılmış halde bulunan ordusu ile yaptı bunu. Ancak yine kaybetti… Mağlubiyetin ardından esaret şartlarının ağır olmayacağına ilişkin bir anlaşma imzaladı. Buna rağmen kendisini bekleyen kötü sondan kurtulamadı. Romen Diyojen, önce saçları kesilerek ve kıyafeti değiştirilerek keşiş yapıldı. Ardından katır üstünde Anadolu’da gezdirildi. Nihayet 29 Haziran 1072’de gözlerine mil çekilerek Kınalıada’da bulunan bir manastıra kapatıldı. Ancak yaralarının enfeksiyon kapması nedeniyle birkaç gün sonra öldü.
Trthaber